Bizans’ın Zor Döneminde Venediklilere Ayrıcalık

0
38

Venediklilere Konstantinopolis’te özel bir mahalle verilmesi, Bizans İmparatorluğu’nun büyük sıkıntılar yaşadığı bir döneme denk gelir. 1071 yılında Selçuklu Türkleri Malazgirt Savaşı’nda Bizans’ı büyük bir yenilgiye uğratarak Anadolu’ya girmişlerdi. Aynı dönemde Batı’da Normanlar, Bizans’a ait önemli limanları ele geçirmeye başlamıştı.

Üstelik 1054 yılında Doğu ve Batı kiliseleri arasında yaşanan büyük ayrılık (Skizma), Bizans’ı hem siyasi hem de dini açıdan meşgul etmişti. Bu karmaşık ortamda Bizans, uzak deniz ticaretinin kontrolünü büyük ölçüde yabancı tüccarlara bırakmak zorunda kaldı. Venedik’in ardından Amalfi, Pisa ve Cenova gibi diğer İtalyan şehir devletleri de Haliç’in güney kıyısında koloniler kurarak ticari ayrıcalıklar elde ettiler. Ancak bu Latin kolonileri arasında en güçlü ve etkili olan, tartışmasız şekilde Venedik idi İstanbul’daki Eski Venedik Yerleşimi.

San Akindino Kilisesi ve Venedik Mahallesi

1082 yılında Bizans yönetimi, Venediklilere Konstantinopolis’te ilk kilise olan San Akindino Kilisesini tahsis etti. Bu kilise, muhtemelen daha önceden var olan bir Bizans ibadethanesiydi ve Venediklilere verilerek onların ibadet yeri haline getirildi. Ayrıca Venediklilere ölçü ve tartı birimlerini denetleme hakkı da tanınmıştı. Bu yetki, ticaretin kalbinde olduklarını ve ciddi bir ayrıcalık kazandıklarını gösterir.

Venedik kolonisinin bulunduğu bölge, “Embolo” olarak adlandırılan önemli bir çarşı ve cadde ekseni üzerinde yer alıyordu. Bu çarşı, Notitia Urbis Constantinopolitanae adlı belgede 5. yüzyıldan beri var olduğu belirtilen bir ana caddeydi. Bugün bu bölge Hasırcılar Caddesi olarak bilinir ve o dönemde Venedik’in Doğu ticaretinin merkeziydi Sofia Daily Tours.

Haçlı Seferleri ve Venedik’in Yükselişi

Venedik, Bizans ile ilişkilerinde bazı zorluklar yaşamış olsa da uzak deniz ticaretinden büyük kazançlar elde etti. Özellikle 1204 yılında gerçekleşen IV. Haçlı Seferi, Venedik için bir dönüm noktası oldu. Bu seferde Latin ordusu, Venedik donanmasının da desteğiyle Konstantinopolis’i işgal etti. 1204-1261 yılları arasındaki bu Latin işgali sırasında Venedik, şehirdeki kolonisini genişletme fırsatı buldu.

Ancak Venedikliler, İstanbul’da kalıcı yatırımlar yapmaktan çok, değerli kültürel ve sanatsal eserleri kendi şehirlerine taşımayı tercih ettiler. Bu yaklaşım, onları diğer Latin gruplardan ayıran önemli bir tutumdu. Götürülen eserler arasında en ünlü olanları, dört imparatoru temsil eden Tetrarklar heykeli ve Hipodrom’daki ünlü dört at heykelidir (Quadriga).

Antik Eserlerin Venedik’e Taşınması

At heykellerinin ve diğer değerli parçaların Venedik’e taşınmasında, Latin işgal döneminin ilk Venedikli valisi (podestà) olan Marino Zeno büyük rol oynamıştır. Bu heykeller, Venedik’te San Marco Bazilikası’nın ön cephesine yerleştirilerek, bir zamanlar Bizans’a ait olan kültürün artık yeni sahibi olduklarını simgeler hale gelmiştir.

Rönesans yazarı Francesco Sansovino, bu at heykellerinin tarihine dair ilginç bilgiler verir. Ona göre, bu bronz atlar ilk olarak Roma İmparatoru Neron’un Partlara karşı kazandığı zaferin anısına dikilen bir zafer takının üzerinde yer alıyordu. Hatta bazı Neron madalyalarının arka yüzünde bu atların resimleri bile vardı. İmparator Konstantin, Roma’nın başkentini Konstantinopolis’e taşıdığında, bu atlar da onunla birlikte yeni başkente götürülmüştü.

Bir Kültürün El Değiştirmesi

Venedikliler, Bizans’ın zayıfladığı dönemleri ticari ve siyasi kazanca çevirerek Doğu Akdeniz’de büyük güç haline geldiler. Konstantinopolis’ten taşıdıkları sanat eserleri ise yalnızca ganimet değil, aynı zamanda kültürel bir zaferin sembolü olarak görüldü. Bu heykeller ve sanat yapıları, Venedik’in bir zamanlar bağlı olduğu Bizans’tan kopuşunu ve ona üstünlük sağladığını gösteren simgeler haline geldi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz